Müzayede endüstrisinin iki devi Christie's ve Sotheby's'te 19. Century European Paintings Departmanlarında üst düzey yöneticilik yapan 37 yaşındaki Ali Can Ertuğ, Manhattan Central Park West 63. Cadde'de oturduğu sekiz katlı binadan atlayarak intihar etti. Başarılı sanat uzmanının ölümü yakınlarını ve sanat camiasını derinden sarstı. Genç yaşına rağmen 14 yıldır dünyanın iki büyük müzayede şirketi olan Sothetby’s and Christie’s de çalışma tecrübesi olan Ertuğ, 1996-1999 arası Sotheby's’de, 1999-2007 yılları arasında Christie's'de çalışmış, 2008'de tekrar Sotheby's'e transfer olmuştu.
19. Century European Paintings Departmanı’nda Vice President olarak görev yapan Ertuğ, Sotheby's’in yönetim kuruluna bağlı olarak çalışıyordu.
Nisan ve Ekim aylarında New York’ta, Haziran ve Kasım aylarında Londra’da olmak üzere dört adet müzayede için dünyanın dört bir yanından eser toplayan Ertuğ, yılda ortalama 60 milyon dolarlık satış hedefine göre çalışıyordu. Christie’s ve Sotheby's’te en yüksek mevkide bulunan tek Türk olan Ertuğ, zengin insanların milyar dolarlarına yön veren finansçıların genç olması gibi sanat zevkine yön verenlerin de genç olmasını önemsediklerini vurguluyordu.
2006 yılında ABD'de yayın yapan TURKOFAMERICA dergisine konuşan Ertuğ, her yıl müzayedede 600-800 arası eser satışa çıkarıyordu. 1992 yılında ABD’ye okumaya gelen Ertuğ, İstanbul Alman Lisesi mezunuydu. New York Vassar College’da sanat tarihi okuyan Ertuğ, kariyerine Sotheby's’de 19. yüzyıl resimleri ile başladı. Hayat hikayesini anlatırken kariyerini seçme nedenini şöyle açıklıyordu: “Okul bittikten sonra nerede çalışırım diye düşünüyordum. Müze ya da sanat galerisinde çalışabilirdim ancak çok çekici gelmedi. Açık arttırma yapılan müzayede ortamını çok sevdim. Bir müzede masterınız olsa bile alacağınız görev asistanlıktan öteye gitmiyor. Sevdiğim işi yapmak için de müzayede şirketlerini seçtim.”
Ertuğ kariyerinde öncelikle Osmanlı İmparatorluğu konulu resimler üzerine uzmanlaştı. Sonra işe başladığı Sotheby’s’de 1996-1998 yılları arasında üç yıl “Turkish Sales” adı altında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki ressamların yaptığı eserlerden oluşan parçaları sattı. Müzayededeki başarılar üzerine, toplanan eserlerde hedef Fas’tan Hindistan’a kadar daha geniş kapsamlı oryantalist resimlere çevrildi.
Ertuğ'un hedefleri arasında Haluk Akakçe, Taner Ceylan gibi günümüz ressamlarının eserlerini yurt dışında satmak vardı. Ertuğ, fotoğraf sanatçısı olan amcası Ahmet Ertuğ’un bu türdeki çalışmalarını da müzayedede satışa sunmuş ve değişik eserlerini satmıştı. Yine Ahmet Ertuğ’a ait, dünyanın en büyük fotoğraflarından biri olan eseri çerçeveletip müzayedede satışa çıkarmıştı.
Müzayede salonlarında satılan paha biçilmez eserleri bulup müşterilerin beğenisine sunan Ertuğ’un en büyük hayali bir gün Türkiye’den de birilerinin bu eserleri topladığını görmekti. 14 yıldır sanat alanında gösterdiği performansın, Türkiye’de müze ya da benzeri konularda girişimde bulunanlara akıl verecek düzeyde olduğuna inanan Ertuğ, “Türkiye’de müze kurmak isteyen birileri gelip akıl danışsın isterdim,” diye konuşuyordu.
Yaklaşık bir yılın 200 gününü New York dışında geçiren Ali Can Ertuğ, en çok seyahat etmeyi seviyordu. Boş zamanlarında sanat galerilerini gezmekten, gittiği her şehrin ve kasabanın yerel müzesine gitmekten zevk duyduğunu söylüyordu.
Ertuğ, 8 Mayıs'ta 38 yaşına basacaktı. Facebook sayfasına "Rest in Peace" notunu yazdıktan sonra intihar eden Ertuğ, müzayedelerde Adolphe Bouguereau’nun “La Charite”sını 3,5 milyon doların üzerinde, Ludwig Deutsch’un “Tha Palace Guard”ını 3,1 milyon doların üzerinde, John Frederick Lewis’in “Midday Meal, Cairo”yu 4.4 milyon doların üzerinde, Osman Hamdi Bey’in “A Lady of Constantinople”unu 6.7 milyon dolara satarak kariyerinde kendisini göstermişti.
Fotoğraflar: Copyright TURKOFAMERICA
{gallery}ali_can_ertug{/gallery}
.