10 Soruda Amerikalı Türkler Seçimde Trump mı Demeli Clinton mı?

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
 

clinton trump1Cemil Özyurt - Hillary R. Clinton ile Donald J. Trump arasındaki ikinci tartışma 9 Ekim’de gerçekleştirildi. Başkan adaylarının kamuoyunda canlı yayın tartışmaları önemli çünkü The Pew Research Center’in 2008'de yaptığı bir araştırmaya göre oy verenlerin üçte ikisi tartışmaların oylarında etkili olduğunu söylüyor. Başkan adaylarının televizyonda bir tartışma programında karşı karşıya gelmesi 1960 seçiminden beri bir gelenek. Her üç Amerikalı’dan birinin izlediği (66.4 milyon) ilk tartışma J.F. Kennedy ile Richard Nixon arasında gerçekleşmişti. İlk kez adayları canlı yayında evlerinde gören Amerikalılar, hastaneden yeni çıkmış solgun benizli ve sürekli terleyen Nixon ile genç, dinamik ve yakışıklı Kennedy arasındaki oy tercihini Kennedy’den yana kullanmıştı. Ekrandaki görüntünün ve tartışma sonucunun başkanlığa ne etkisi olduğu hala tartışılsa da, Amerikan tarihindeki ilk başkanlık münazarasının Kennedy lehine sonuçlanmasında canlı yayının etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek.

 


Hillary
ve Trump ekran karşısına çıkana denk yapılan başkan adaylarının tartışma programlarında raiting rekoru Barack Obama ile Mitt Romney arasındaki 2012 seçimlerinde olmuş, 67 milyon kişi izlemişti. 26 Eylül 2016 tarihinde yapılan ilk Clinton-Trump tartışması ise bu rekoru geçti. 12 farklı kanaldan 84 milyon kişi tartışmayı izledi. 9 Ekim’deki ikinci tartışma programı ise Matthew Kasırgası nedeniyle etkilenen şehirlerde yayında yaşanan sıkıntılar nedeniyle izlenme oranında yüzde 20’lik bir düşüş oldu.

CNN tarafından yapılan izleyici anketinde, tartışmanın galibinin ilkinde olduğu gibi Hillary Clinton olduğu duyuruldu. Ancak bu seçimi şimdiden kazandığı anlamına gelmiyor. Nitekim Kerry ile Bush arasındaki 2004 münazaranın birinde Bush, diğerinde Kerry kazanmış. Üçüncüsünün de beraberlikle bittiği açıklanmıştı. Neticede Bush seçimi kazandı. Gelelim Başkan adaylarının son tartışmasında da gündeme gelen ve Türkleri yakından ilgilendiren iki konu başlığına…

Birincisi Suriye’nin içinde bulunduğu mevcut durumdan nasıl kurtulacağı, diğeri de genelde Amerika’daki tüm müslümanları ilgilendiren ve salonda bulunan kararsız seçmenlerden 31 yaşındaki Gorban Hamed isimli bir müslüman tarafından da dile getirilen, Amerikan başkanının yükselen İslamofobia karşısında ne yapacağı ile ilgili konulardı. (Twitter'da Hamed, hala kararsız oluşuna anlam veremeyenlerin iğneleyici mesajları ile dalga geçildi)

Açıkçası Suriye ile ilgili soruda Trump’un dış politikadaki yetersizliği hemen dikkat çekti. Net bir şekilde ne yapacağını anlatmaktan ziyade, ‘’Önce ISIS’la savaşalım, bırakalım içerdeki grupları desteklemeyi,’’ türünde bir cevap verdi. Her sorulan soruyu bir şekilde ISIS’a bağlayarak ‘’Düşman ve korku yarat ki, kararsızları kolay ikna edebilesin’’ mantığıyla hareket etti. Kadınlar ile ilgili söylediği sözlere açıklık getirirken de, ‘’Ülkenin ISIS gibi daha önemli sorunları var, benim konuşmalarıma takılmayın,’’ demekle yetindi. Ancak genel ‘’İçerde kim olduklarını bilmediğimiz birilerini desteklemeyelim,’’ sözünden PYD ve YPG’yi desteklemeyelim çıkarımı yapılabilirse, Trump’un Suriye politikasında Türkiye’ye yakın olduğu düşünülebilir.

Trump, Türkiye’nin bölgedeki rolü ile ilgili net bir şey söylemese de, Clinton’un tutumu Türkiye için daha endişe verici. Açıkcası mevcut Amerikan dış politikasında da Clinton’ın başkan olması durumunda çok değişiklik olmayacağının bir sinyali. Ve peşinen kabul etmek gerekir ki 8 yıllık Obama yönetiminin en berbat olduğu alan dış politika. Clinton, Başkan olursa Suriye’deki Kürt grupları desteklemeye devam edeceğini söyledi. Ancak konuşmasının başına Türkiye’nin uzun zamandır dile getirdiği ‘’Uçuşa yasak bölge oluşturma’’ fikrini eklemeyi ihmal etmedi. Uçuşa yasak bölge ilanı ile Türkiye’yi, karadaki mevcut Kürt gruplara silah desteğiyle PYD ve YPG’yi kaybetmemek Clinton için bir seçenek olabilir ancak Amerika’daki Türk seçmeni ikna eder mi bilmem?

Clinton’ın, FETÖ bağlantılı bazı isimlerle sırf parasal çıkar ilişkisine dayalı yakınlığı, Suriye politikasının devamından yana olduğu konularındaki endişeleri baz alarak Trump’a yönelmek bir tercih ve bunu dile getirenlere haksızlar diyemeyiz. Kesinlikle değerlendirilmesi gereken bir konu. Ancak Türkiye’nin Amerikan başkanlık seçimi ile ilgili bir B planı olmalı. Clinton, Türkiye’nin sevmediği kişi ya da örgütlere yakın ancak seçimi Clinton kazanması durumunda hangi strateji izlenecek? Clinton’a tamamen sırt dönüp Türkiye’nin çizgisine gelmesi mi beklenecek?

Trump, Türkiye’nin çıkarları için daha iyi bir başkan adayı olarak bir alternatifse, daha geniş anlamda Müslümanlar için sarf ettiği tehlikeli söylemlerini ne yapacağız? Son tartışma programında, İslamifobia ile nasıl mücadele edeceğine karşılık verdiği cevap ilginç: ‘’Müslümanlar kendi topluluklarında olup bitenleri daha fazla rapor etsinler.’’ Konu, Twitter’da kısa sürede #MuslimsReportStuff hashtag’i ile TrendTopic oldu. Amerikalı müslümanlar Trump’la dalga geçen binlerce tweet attı. Trump, Orlando ve San Bernardino’daki iki silahlı saldırıya atıfta bulunarak, Müslümanların yeterli bilgi desteğini bulunmadığını ima etti. Clinton’in soruya cevabı, daha yapıcı ve olumluydu. Kimseyi dini inancından ötürü dışlamayacaklarını, ötekileştirmeyecekleri sözünü verdi. Ancak mevcut tablo pek iç açıcı değil. Huffington Post’a göre sadece 2016 yılında Amerikalı müslümanlara karşı 261 ayrı nefret, ayrımcılık, tecavüz suçu işlendi. Hem de, belki Amerikan tarihinin en Demokrat başkanlarından biri olan Barack Obama yönetiminde. Clinton’ın bu sözünü nasıl yerine getireceği de bir soru işareti.

Gelelim yazının başlığında sorduğum sorunun cevabına. Bu sorunun herkesin bakış açısına göre farklı bir cevabı var. Ancak Amerika’daki Türklerin bu seçimde kime oy verecekleri kararını vermeden önce sormaları gereken 10 kritik soru var. Bu soruların cevabına göre oylarını Trump veya Clinton’a verebilirler.

1- Amerika’nın çıkarlarını savunurken Türkiye’yi de gözeten bir başkan adayı var mı?
2- Eğer Trump'ı desteklersem Başkan olduktan sonra Müslümanlar için yapacağını söyledikleri benim ve ailem için bir tehdit midir?
3- Clinton'a oy verirsem, başta Ermeni soykırım iddiaları, FETÖ bağlantıları ve Suriye ile ilgili politikaları Türkiye'ye ne kadar zarar verir? Bu konularda Türkiye ile aynı görüşlere sahip bir aday mevcut mu?
4- Seçeceğim aday ailem, çocuklarım ve içinde yaşadığım ülke için iyi bir yönetim sergiler mi?
5- Bir Demokrat Başkan mı dünya barışı ve refahı için iyi bir seçimdir, Cumhuriyetçi Başkan mı?
6- Bir Demokrat Başkan Türkiye-ABD ilişkileri için iyi bir seçimdir, Cumhuriyetçi Başkan mı?
7- Benim için öncelik ekonomi mi, dış politika mı? Ekonomiyse hangi aday ihtiyaçlarıma karşılık veriyor? Dış politikaysa hangisi?
8- Benzer bir tercih durumu, Türkiye'de oy kullanma hakkına sahip bir Amerikalı için olsa, o seçimini neye göre yapardı? Ben neye göre yapmalıyım? 
9- Destek olmadığım adayın kazanması durumunda Amerika'yı ve Türkiye'yi ne gibi zorlukla bekliyor olabilir? Bunlar aşılabilir mi?
10- Kazanma ihtimalleri olmasa da Liberal Parti ve Yeşiller Parti adaylarına mı oy vereyim?

10 Ekim 2016 - New York
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Facebook

Youtube