YAŞAM

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

 

Bir söyleşisinde Türkiye'deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Türkiye'ye gitmediğini söyleyen Amerikalı yazar Paul Auster ile Başbakan Erdoğan arasındaki sözlü düello devam ediyor. Başbakan Erdoğna'ın “Gelsen ne olur, gelmesen ne olur” dediği Amerikalı yazar Paul Auster Başbakana cevap verdi.
Başbakan, Auster’in  İsrail’e yaptığı ziyaretlere atıfta bulunarak  “Sen ne cahil bir adamsın. İsrail tam bir din devleti. Gazze'de bombalar yağdıran bunlar değil mi?” demişti.

 

Paul Auster'in yanıtı şöyle:
“Başbakan İsrail hakkında ne düşünürse düşünsün gerçek şudur ki İsrail'de ifade özgürlüğü vardır ve cezaevlerinde yazar ve gazeteci yoktur. Uluslararası PEN (yazarlar birliği) örgütünün son rakamlarına göre Türkiye’de cezaevlerinde yaklaşık yüz yazar bulunuyor. Buna tüm dünyadaki PEN büroları tarafından yakından izlenen Ragıp Zarakolu gibi bağımsız yayıncılar dâhil değil. Yeryüzünde kusursuz ülke yok ve hepsi bir dizi sorunla karşı karşıya. Sayın Başbakan buna benim ülkem Amerika Birleşik Devletleri ve sizin ülkeniz Türkiye de dâhil. Benim inancım şu dur ki: ülkelerimizdeki, tüm ülkelerdeki koşulları iyileştirebilmek ancak yazma ve yayınlama özgürlüğünün, sansürsüz veya hapse atılma tehdidi olmaksızın, tüm kadın ve erkekler için kutsal bir hak olarak kabul edilmesiyle mümkün olabilir”
 
Paul Auster kimdir?
3 Şubat 1947'de, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.  Yazı yazmaya 12 yaşında başladı. Columbia Üniversitesi'nde İngliz, Fransız ve İtalyan edebiyatı okudu. 1971-1975 yılları arasında Fransa'da oturdu. Fransızca'dan çeviriler yaptı. 1979'da babasının ölümünden sonra, onu konu aldığı "Yalnızlığın Keşfi"ni yazdı
Romancılık, şairlik, çevirmenlik, deneme ve senaryo  yazarlığı gibi çeşitli yönlere sahip yazar eşi ve iki çocuğuyla New York'ta oturuyor.
Türkçeye çevrilmiş eserleri
 
ROMAN:
Cam Kent (1991) 
Son Şeyler Ülkesinde (1992) 
Yalnızlığın Keşfi (1997, anı-roman
Ay Sarayı (1997) 
Leviathan (1998) 
Şans Müziği (1998) 
Yükseklik Korkusu (Vertigo) (1998) 
Hayaletler (1999) 
Timbuktu (1999) 
Cebi Delik (1999) 
Kilitli Oda (1999) 
Köşeye Kıstırmak (2000) 
Yanılsamalar Kitabı (2002) 
New York Üçlemesi (2004, Cam kent, Hayaletler, Kilitli Oda bir arada
Kehanet Gecesi (2004)

 

ÖYKÜ
Kırmızı Defter (1997)

 

SENARYO: 
Duman (1998)

 

ŞİİR
Kaybolmalar (2001) (VoA News)

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

Kanuni Sultan Süleyman'ın veziriazamı Makbûl ve Maktul İbrahim Paşa, nâm-ı diğer Pargalı İbrahim Paşa, bilindiğinin aksine padişahın damadı değilmiş. Bu bilgi Türk Tarih Kurumu'nun (TTK) kurucularından ve on ciltlik Osmanlı Tarihi'nin yazarı Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'ya ait. Uzunçarşılı, TTK'nın resmi dergisi Belleten'in 114. sayısında, Pargalı İbrahim Paşa'nın padişah damadı olmadığını yazıyor. Uzunçarşılı, Pargalı İbrahim'in eşinin, Hatice Sultan değil Muhsine adında saray soylu olmayan bir hanım olduğunu belgeleriyle açıklıyor. Yazar, Hatice Sultan'ın İbrahim Paşa ile değil, İskender Paşa ile evli olduğunu da belirtiyor.


Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte geçtiğimiz yıldan itibaren Kanuni Sultan Süleyman hakkında birçok kitap ve yazı kaleme alındı. Dizide Okan Yalabık'ın canlandırdığı Pargalı İbrahim Paşa ile ilgili yazılanlar ise genellikle memleketi, esir edilişi, Hatice Sultan'la evliliği ve öldürülmesiyle ilgiliydi. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Osmanlı Hanedanı Üstüne İncelemeler-Seçme Makaleler 2" adlı kitabındaki bir makalesinde yazar, İbrahim Paşa'nın Padişah'ın damadı olduğuna dair hiçbir kaydın bulunmadığını söylüyor. Bu bilgiyi ise İbrahim Paşa'nın tezkirecisi ve sonra reisülküttap olan Celalzade Mustafa Çelebi'ye dayandırıyor: "Paşa'nın en yakını ve en çok itimat ettiği adamı olduğundan Mustafa Çelebi'nin Tabakatü'l-Memâlik isimli eserindeki kayıttan anlaşılacağı üzere damatlığı hakkında bir ima dahi olmadığı gibi zevcesinin de hanedana uzaktan yakından mensubiyetine dair bir mütalaa zikredilmemektedir."


İsmail Hakkı Uzunçarşılı, ikinci elden eserler olan, Âli, Peçevî, Solakzade, Mir'ât-ı Kâinat, Ravzatü'l-ebrar, Enderuni Ata tarihleriyle Hadikatü'l Vüzera'da da damatlığa dair bir kanıt olmadığını belirtiyor. Yazar, İbrahim Paşa'nın Padişah'ın kardeşiyle evlendiğine dair tek bilginin Hammer Tarihi'nde geçtiğini söylüyor. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi'nin ikinci cildinin birinci basımında, İbrahim Paşa'nın Hatice Sultan'la evli olduğu şeklindeki kendisine ait beyanın da yanlış olduğunu belirtiyor: "Benim kitabımdan nakil yapanlar, İbrahim Paşa'nın zevcesinin Hatice Sultan olduğunu göstermişlerdir; halbuki bu hususta ben yanılmış ve yanıltmışım, şimdi bu yazımla bu yanlışlığı düzeltmiş olacağım."


İsmail Hakkı Uzunçarşılı, bu bilgiyi İbrahim Paşa'nın eşine gönderdiği ve Topkapı Sarayı arşivinde bulunan mektuplarla da destekliyor. Paşa'nın Ekim 1524 tarihli mektubunda "Kaynanama selam ve dualar ederiz" şeklinde bir ifade bulunduğunu, bu ifadeye göre Paşa'nın hayatta olan kayınvalidesinin bir sultan anası olamayacağını belirtiyor. Yazar, eşinin İbrahim Paşa'ya yazdığı bir mektupta, "valide sultanın vefat ettiğini fakat kendisine (İbrahim Paşa'ya) danışmadan taziyeye gittiği için paşasından özür dilediğini" yazdığını belirtiyor ve ekliyor: İbrahim Paşa'nın zevcesi olan bu hanım Yavuz Sultan Selim'in kızı olsaydı, saraya taziyeye gittiğinden dolayı kocasından özür dilemeğe hacet yoktu. Vefat eden valide sultan, onun hakiki validesi olmasa bile üvey validesi demekti."

(Zaman,Ali Pektaş)

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

TRT bu yıl, Fatih Sultan Mehmet‘in kişiliğini anlatan bir belgesel çekiyor. Çekimler bittiğinde 9 bölümde seyredilecek belgeselde Fatih Sultan Mehmet‘in 40‘lı yaşlarını torunu Orhan Osmanoğlu canlandırıyor. Osmaoğlu, izlenimlerini "Padişah olmak zormuş" şeklinde anlatıyor.



Şu sıralar Fetih 1453 filmi gündemimizde... Filmde, nelerle karşılaşacağımızı merak ediyoruz. "Fatih Sultan Mehmed‘i nasıl anlatmışlar acaba, İstanbul‘un fethi beyazperdede nasıl görünüyor?" gibi sorular heyecanlandırıyor tarih ve sinema buluşmasını bekleyenleri. Fakat tarihle ilgili projeler bitmiyor, TRT bu yıl Fatih Sultan Mehmed‘i anlatan bir belgesel çekiyor. Belgeselin yapımcısı ve yönetmeni, daha önce Osmanlı Hanedanı‘nın sürgün hikâyesini ekrana taşıyan Kerime Şenyücel. Senaryosu ise Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Kalpaklı‘ya ait. Ama belgeselde asıl dikkat çeken Sultan Mehmet‘in 40‘lı yaşlarındaki halini, şimdilerde 40‘lı yaşlarında bulunan torunu Orhan Osmanoğlu‘nun oynaması...

Orhan Osmanoğlu oyuncu değil. Bu rol için teklif almasının sebebi, sakal bıraktığında profilden Fatih Sultan Mehmed‘e çok benzemesi... Durum böyle olunca meraklandık. "Sultan Mehmed‘e benzeyen torun kimdir?" sorusunun peşine takıldık. Kendimizi, Merter‘de Mavi İş Hanı‘nda tekstil ticareti ile uğraşan Orhan Osmanoğlu‘nun bürosunda bulduk. "Osmanlı soyundan geliyorum demeye korkardım, şimdi tam tersi. Osmanoğlu olduğum için Sultan Mehmed‘i anlatan bir belgeselde, Sultan Mehmed olarak rol alıyorum!" dediği hayatını konuştuk. Asıl mesleği ticaret! Sultan II. Abdülhamit‘in, Beyrut‘a sürgün edilmiş en büyük oğlu Şehzade Mehmet Selim‘in soyundan geliyor o. Hikâyesi şöyle: Şehzade Mehmet Selim, Beyrut‘a sürgün edilir. Orada, Hıristiyan bir kıza âşık olup evlenir. O evlilikten, Şehzade Abdülkerim dünyaya gelir. Aile, Suriye‘ye yerleşir daha sonra. Şehzade Abdülkerim de, Suriye‘de Arap bir kızla evlenir ve Orhan Osmanoğlu‘nun babası Harun Osmanoğlu dünyaya gelir. Harun Osmanoğlu da Suriyeli biriyle hayatını birleştirir. O evlilikten de, 1963 yılında, belgeselde Fatih Sultan Mehmed‘i oynayacak torun, yani Orhan Osmanoğlu doğar. Orhan Bey, ilkokulu Şam‘da okur. 1974 yılında İstanbul‘a halasının yanına gezmeye gelir. Burayı çok sever ve geri dönmek istemez. Babası, "Türkçe bilmiyor, yapamaz." diye karşı çıkar bu isteğine. Ama çocuk olmasına rağmen onun kararı nettir. "Türkçe öğrenebilirim." diyerek babasını ikna eder. İşte o zaman, gerçek memleketine ve ata diline alışma vaktidir onun için.
Çarşamba‘da bir okula kaydını yaptırır. Bir yıl sonra da babası, Şam‘daki evlerini satar ve aileyi toplayıp İstanbul‘a Orhan Bey‘in yanına taşınır. Zaten artık vakti de gelmiştir memlekete geri dönmenin. Orhan Bey de bu esnada, dili konuşabilecek ve anlayabilecek seviyeye gelir. Fakat, çok sevdiği Türkiye‘de Abdülhamit torunu olmanın cezasını daha o yıl çekmeye başlar. Türkçe öğretmeni ona, Türkçe öğretmek yerine sadece ‘Onuncu Yıl Marşı‘nı ezberletmeye çalışır, Abdülhamit‘in kızıl sultan olduğunu anlatır. Bu yüzden, "Ben Türkçeyi Türkçe dersinde öğrenmedim." diyor. Karşılaştığı bu tutumun sebeplerini ilerleyen yaşlarında anlar Osmanoğlu. Özellikle de 1980‘li yıllarda... İhtilal olduğu zamanlar, "Biz kimliğimizi çok sakladık. Osmanlı sorundan gelmek kötü bir şeydi çünkü o zamanlar." diyor.

Sırf bu yüzden, üniversiteye de devam etmez. "Babam korktu beni okula göndermeye." diyor. Maddî sıkıntıları da olduğu için "İlla okuyacağım." diye tutturmaz ve iş arar kendine. Beyoğlu‘nda yürürken bir giyim mağazasında "Tezgâhtar aranıyor" ilanına rastlar. "İş iştir!" deyip başlar çalışmaya. O yıllar; Orhan Bey ve ailesine Turgut Özal‘ın vatandaşlık ve soyadı hakkı verdiği yıllardır aynı zamanda. Ama yine de kimliğini çok ifşa etmemeye çalışır. Tezgâhtarlık yaptığı seneler 1991‘e kadar Beyoğlu-Osmanbey hattında devam eder. 1991‘den sonra kendi işini kurar. Tekstil üzerine dış ticaret yapar. Yavaş yavaş kim olduğu da biliniyordur piyasada. Ama iflas ettiğinde, "Keşke Osmanlı torunu olduğum bilinmeseydi." der. Çünkü, iş yaptığı adamlar, iflastan dolayı borcunu geciktirince Osmanlı‘ya küfreder. Musevilerse, tam tersi bir tutum sergiler ve sırf Osmanlı torunu olduğu için "Borçlarını sana uygun ne zamansa, o vakit öde." derler. Orhan Bey bütün bunları, Osmanlı torunu olmanın Türkiye‘de hangi evrelerden geçtiğini göstermek için anlatıyor ve ekliyor: "Ama artık her şey değişti. Bakın, atalarımızla ilgili belgeseller çekiliyor ve biz o belgesellerde korkmadan rol alıyoruz!" ***
Sürgündeki Osmanlı ile başlamış her şey!
Orhan Osmanoğlu‘nun belgeselde rol alma serüveni, 2004‘te danışmanlık yaptığı Sürgündeki Osmanlı belgeseli ile başlar. Osmanlı hanedanının sürgündeki fertlerinin hikâyesini anlatmak isteyen TRT, aileyle irtibata geçebilmek için onun kapısını çalar. O da, kimliklerini sakladıkları yılların geride kalacağını düşünerek projeye can-ı gönülden ‘Evet‘ der. Hemen işe koyulur ve tam 11 ülkede, belgesel ekibi adına hanedan üyelerinin kapılarını çalar. İşte, bugün yeni bir belgeselle gündeme gelmesini sağlayan kişiyle, Kerime Şenyücel ile de o vakitler tanışır. Şenyücel, Sürgündeki Osmanlı Belgeseli‘nin çekimleri bittikten sonra, ona, -şu anda çekimleri halen devam eden- Fatih Sultan Mehmet Belgeseli‘ne başlayacağını anlatır. Bundan bir yıl önce de, "Bahsettiğim belgeselde Fatih Sultan Mehmet‘in 40‘lı yaşlarını sen oynar mısın?" der, sakal bırakmasını ister. Orhan Bey, önce "Benim işim oyunculuk değil." diye fikre temkinle yaklaşır. Ama, dedesini anlatan rolde olma düşüncesi, işin seyrini değiştirir. Sakal bırakıp dikilir Şenyücel‘in önüne. Şenyücel, "Tamam" der ve ekler: "Bellini‘nin portresindeki Fatih Sultan Mehmet‘e benziyorsun. Başka birine gerek yok" Sonrası zaten kameranın karşısı...
20 dakikalık rolü için bir gün boyunca kamera karşısında durur Orhan Bey. "Danışmanlık kolay ama oyunculuk zor." diye tarif ediyor duygularını ve çekimlerden önce çok çalıştığını anlatıyor: "Ezberim hiç iyi değildir. En çok orada zorlandım. Dedeme yakışır bir şekilde oynamalıydım. Bu yüzden gecelerce Kerime Hanım‘ın üzerime yüklediği derse çalıştım. Tabi bir de, onu anlatan kitaplara baktım, işin altından hakkıyla kalkabilmek için." (Sevim Sentürk, Zaman)

 

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive

Ünlü yönetmen martin Scorsese‘nin üç boyutlu serüven filmi Hugo 11 dalda Oscar‘a aday gösterildi. Hollywood‘un sessiz film dönemini anlatan Fransız yapımı The Artist de 10 dalda altın heykel için yarışacak. En iyi film ödülüne aday gösterilen diğer yapımlar arasında beyzbol filmi Moneyball, Steven Spielberg‘in Birinci Dünya savaşı filmi War Horse, Hawai‘de geçen aile dramı The Descendents, Woody Allen‘in romantik fantezisi Midnight in Paris, 1960‘ların medeni haklar mücadelesi döneminde geçen The Help, 11 Eylül‘ü anlatan Extremely Loud& Incredibly Close ve yine bir aile dramı The Tree of Life yeralıyor.




En iyi erkek oyuncu dalında George Clooney, Bradt Pitt, Gary Oldman, fransız aktör Jean Dujardin ve Demian Bichir yarışacak.

En iyi kadın oyuncu adayları ise Meryl Streep, Viola Davis, Michelle Williams, Glenn Close ve Rooney Mara.

Yabancı filmler dalında İran yapımı A Separation, Belçika yapımı Bullhead, İsrail yapımı Footnote, Polonya yapımı In Darkness ve Kanada yapımı Monsieur Lazhar Oscar‘a aday gösterildi.

84 üncü Oscar Ödüllerini kazananlar 26 şubat‘ta Hollywood‘da düzenlenecek törende açıklanacak.

 

Star InactiveStar InactiveStar InactiveStar InactiveStar Inactive
Dünyaca ünlü Grammy, Emmy ödülleri kazanan müzisyen Brian Keane ve yaşayan en ünlü neyzenlerden Omar Faruk Tekbilek enstürmantel albüm yapan Aşkın Şerbetçi\'nin albümü için bir araya geldi. Müzisyen beş yıllık uzun çalışmanın ardından, 10 yeni beste içeren \"The Meeting of The Legends – Volume 1 - Fantasy\". (Efsane’lerin Buluşması) isimli albümünü müzikseverlerin beğenisine sundu. 

Müziğin huzur veren ritmine kendini teslim ettiğini söyleyen Şerbetçi, Amerika\'da yaşayan dünyanın kendi dalında en iyi isimlerini bir araya getirerek, The Meeting of The Legends - Vol.1 FANTASY adlı albümünü çıkardı. Şerbetçi, \'\'Her bir eser, dinleyenleri huzur verici ve sakinleştirici bir dinletiyle Hollywood kalitesinde bir serüvene sürükleyecek. Bu albümün en önemli ve heyecan verici özelliklerinden biriside, kariyerinde defalarca Emmy ve Grammy ödülllerini kazanmış, dünya’nın bir çok ülkesinde konserler vermiş ve kendi eserleriyle defalarca listelere girmiş çok değerli üstadların yer almış olmasıdır,” diye konuştu.

Tamamen Aşkın Şerbetçi’ye ait olan bestelerin özellikle Türkiye\'de de büyük ilgi görmesi bekleniyor. 1972 K.Maraş doğumlu olan Şerbetçi, 3 yaşındayken ailesi ile Amerika’ya yerleşti. İlkokul üçüncü sınıfta okul orkestrasında klarnet çalmaya başladığını belirten Aşkın Şerbetçi, \'\'Değişik Türk müziklerini çalmam arkadaşlarım tarafından çabuk sevilmeme ve sıcak ilişkiler kurmama herzaman yardımcı oldu. 13 yaşındayken, ustam, akıl hocam ve üstadım Omar Faruk TEKBİLEK ile tanıştım ve yanında adeta çırak gibi yetiştim. O yıllarda Omar Faruk Tekbilek’in kurduğu “Sultanlar” müzik gurubuyla Amerika’yı dolaşarak Türk müziğinin tüm makamlarını ve ritmlerini öğrenmeye sabırla devam ettim ve üstad’ımın yanında kendimi yetiştirdim, \'\' diye konuştu.
 
ŞERBETÇİ: \'\'AİLEMİN EMEĞİ BÜYÜK\'\'

Müzikteki tutkusunu halen Bestekar, yapımcı ve prodüktör olarak devam ettiren Şerbetçi, yurt dışına çıkan bir çok ailenin çocuğu gibi, dönem dönem 2 ülke arasında gidip gelmek zorunda kaldığını da belirterek, \'\'Müzikle olan tutkumu devam ettirmek ve eğitimimi aksatmamak için tüm gayretimle çalışmalarıma devam ettim. Müziğe olan tutkumdan hiç vazgeçmedim. O da beni hiç bırakmadı. En büyük hayalim kendime ait parçalardan oluşan bir albüm hazırlayıp müzikseverlerin beğenisine sunabilmekti. The Meeting of The Legends - Vol.1 FANTASY isimli albümüm de Omar Faruk Tekbilek dışın da Brian Keane, Ara Dınkjıan, Hasan Işakkut, River Guerguerıan, Christopher Rosser, Eliot Wadopian, Murat Tekbilek büyük destek olmuştur. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Bir birinden değerli üstadların katkılarıyla hazırladığımız proje ile sadece hayallerim gerçek olmadı aynı zamanda albümümüz muhteşem bir esere dönüştü. Albümümüz, dünya müziğine sunulan ve Omar Faruk Tekbilek’in öncülüğünü yaptığı ‘Evrensel Müziği” oluşturan, Ortadoğu enstürmanları ile batı ritmlerinin karışımıyla sentezlendi. Bu tarz, enstürmantal bir zenginliğe de sahip. Bana en çok hitap ettiğini düşündüğüm bu alandaki özel çalışmalarıma devam etmek istiyorum,\'\' dedi

Sanatçı’nın 15 gün önce Facebook’ta açılan fan sayfasında şimdiden, Dünyanın 27 değişik ülkesinden binlerce hayran kitlesi oluşmaya başladı. Amerika’da tanıtım baskısı yapılan albümün, dünya çapındaki Mp3 ve CD satışlarına da www.studioaskin.com web sitesi üzerinden yapılıyor. Albümün önümüzdeki aylarda Türkiye’de de piyasaya çıkarılması planlanıyor. Albüm’e ismini veren “Fantasy”de dahil olmak üzere “Crazy Heart” ve “Be Mine Tonight” isimli 3 eserinin tamamı sosyal paylaşım sitelerin de yayınlanmış durumda.

Müzikseverler, sanatçının \"The Meeting of The Legends – Volume 1 - Fantasy\". (Efsane’lerin Buluşması) isimli albümündeki eserlerini bu linkinden takip edebilirler ve This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. e-mail’inden ulaşabilirler..

Facebook

Youtube